Hükümsüz - Polisiye Dizi

     Bugün kendim için boş bıraktığım bir gündü. Bazen tek başıma kalmak, hiçbir şey yapmadan öylece durmak bana inanılmaz iyi geliyor. Bu boşlukta Hasan Can için aldığım Exxen üyeliğimi değerlendirmek istedim; 2 hafta da Konuşanların 56 bölümünü bitirdiğim için boşa gitmesin üyelik bu diziyi de bir göz atayım dedim. YouTube reklamlarında fragmanına rastlamıştım ilgimi de çekmişti. Ama beklentimi karşılamadı evet bu tarz girişimlerde bulunması bile bizim dizi sektörü için büyük ilerleme. Aşırı mantık hataları var kurguda, tepelerinde helikopter dolaşırken ‘’sessiz olun telsizlerin kapatın’’ diyorlar. He bir de yeni tanışan başrollerin arasında geçen şu harika diyalog var:

-Telefonun şifresini bilmiyorum 

-Benim tanıdığım birileri var 

-Hadi gidelim 

Baya bildiğimiz mahalle esnafı bir abi, paint’te şifre kırıyorahshfkjsdfbj ya yapmayın artık nolurr. Aslında yapılmak istenen iş çok iyi, güzel detaylarda var. ‘’Bu ülke de adam öldüreceksen ya trafik kazası diyeceksin ya namus davası’’ diye çok doğru bir replik var mesela. Onun dışında da takım elbise giyip, kravat takınca iyi hal indirimi alan canilere de değinilmiş. Kadın cinayetleri ülkemizin kanayan yarası. Ama her şey temelde bireyde, yani ailede başlıyor. Lütfen bilinçlenmek için durumun bu noktaya gelmesini yılanın bize dokunmasını beklemeyelim. Her türlü cinsiyetçi yaklaşımdan kaçınalım, şaka adı altında ya da sevimlilik olsun diye çocuklara neler söylediğimize dikkat edelim. Hatırlayın, Ceren Özdemir, Güleda Cankel’in ölümüyle ilgili twitter’dan rt yaparken kendi başına geleceğini düşünmüş müydü hiç? Hem de hiç tanımadığı biri tarafından. Ya Başak Cengiz.. Binlerce kadın bazen en yakınından bazense hiç tanımadığı ruh hastaları yüzünden sadece kolay hedef oldukları için karşı koyamacakları için katledildi, ediliyor. Başımıza hiç gelmezmiş gibi yaşıyoruz ama sadece iyi dilekler, temenniler, gösteriler çözmeyecek bu sorunu. Farkındalık bizi kurtaracak, hafife aldığımız küçük detaylar bizi kurtaracak. İyi erkekler yetiştirin, hiçbir kadın bir erkeğe tecavüz edemez. Namusu, merhameti erkeklere öğrettiğimizde dünya daha yaşanılabilir bir yer olacak. 

Pera Palas'ta Gece Yarısı - Fantastik Dizi

 

     Yerli Dark’ımız hayırlı olsun. Final sahnesinden bende bıraktığı izlenim böyle oldu. Orada bir mağara vardı burda da Pera Palas var. Umarım Dark’ta ki kadar olay örgüsünü karıştırmazlar. Fantastik dizi denemelerimizin en başarılı örneği olmuş bence. Devam sezonların ne olur bilemiyorum. Atiye çok kötü devam etmişti. Hakan Muhafız o kadar kötüydü ki izlemedim bile. Bu umut vadeden bir dizi olmuş. Bir kere Mustafa Kemal sahneleriyle kalbimizi kazanıyor zaten. Bir de Atiye’de de Beren Saat’in, mimiksiz, donuk oyunculuğuyla, çok bayağı kalmıştı olaylar. Koskoca Göbekli Tepe kaybolmuş Atiye ayağı taşa takılmış gibi Hass.ktir diyordu sadece. Hazal Kaya’nın oyunculuğu da böyle. Yine de Fantastik Dizi denemelerimizin en iyisi bence. 

Puanım: 9/10 Hazal Kaya’nın oyunculuğundan kırıyorum o 1 puanı da. 

     

     Yazı bitti, teşekkürler. :)

Outlander - Fantastik Dizi

     Normalleşiyorum artık. Eskiden varlığını bildiğim şeylerin, benim için hiçbir etkisi olmasa da yokluğunu bilmek beni çok üzerdi. Mesela bizim evin girişinde bir dağ evi manzarası var, benim için çocukluğum, ailem, evim deyince aklıma gelen ilk simgelerden biri; görseniz bu muymuş dersiniz ama benim için çok kıymetli. Annem çerçevesini düşürüp kırmıştı, atmak istedi ama tamir ettim tekrar astım. Ama artık sonları sevmeyi de öğrendim. Kaybetmek demenin bir daha görmemek olmadığını öğrendim. Son bir aydır hayatımın bir parçası haline gelmişti Outlander. Eskiden olsa şu an bir boşluk hissederdim. Şimdi de küçük bir burukluk yok değil minnoş kalbimde, yinede eski drama queenliğim olmadığı için mutluyum :)

     Daha önce arkadaşım birkaç kere darlamıştı beni bu diziyi izlemek için, hiç ilgimi çekmemişti. Ama hadi bir bakayım deyince, aa dedim güzel dizi. Dönem işleri çok ilgimi çekmez normalde o yüzden izlememiştim daha önce. Döneminde dönemiymiş dizi  Fantastik bir kurgusu var hiç bilimsel bir açıklama falan getirmedikleri için gayet gerçekçi izlenebiliyor. Yakın zamanda Another Life’ı izledim inanılmaz saçmaydı ama bizim Türk dizilerinin çekiciliği vardı dizide az sonra n’oluyor baak, hadi sonraki bölümde neler neler var tadında saçma bir merakla izletiyor kendini. Bilimle uzaktan yakından ilgisi olmayan Bilim Kurgu tarzı saçma bir diziydi vakit kaybı dipnot olarak belirteyim bulaşmayın 

 

     Neysee Outlander’a gelirsek benim beğendiğim diziler arasında yerini aldı kendisi. Tek üzücü kısmı dizide tecavüze uğramayan bir damat kaldı onu da astılar. 18.yy’da geçtiği için maddi manevi her türlü şiddet unsuru mevcut. Sosyokültürel durumun global olarak hep aynı olduğunu; kadının tarih boyunca değersizleştirilmesini, namusun kadın üzerinden dayatıldığı ama namussuzluğun erkeğe mubah olduğunu çok güzel anlatıyor dizi. Savaşların bireylerin hayatlarında etkileri ve sonuçlarını da çok güzel yansıtmışlar. Tarih kitaplarında birkaç satırla tarihlerini ezberlediğimiz savaşlarda kaybeden tarafta ölen binlerce askerle birlikte hayatı mahvolan ailelerinden bahsedilmiyor. Tüm bunları da içinde barındırmasıyla birlikte Jamie ile Claire’ın büyük aşkını anlatıyor aslen dizi. -Sanırım benim ruh ikizimde başka bir yüzyılda yaşıyor o yüzden tanışamıyoruz  Kusursuz bir aşk hikayesi değildi bence bu kadar içten yansımasının sebebi de buydu. İnsanlar hatalar yapar, yanlış düşünebilir, kendini ifade edemeyebilir. Dürüstlük ve iyi niyetle tabi bunun karşılıklı olması şartıyla aşk zaten orada oluyor. Güvenmek, anlamak, affetmek mutluluk ne kadarda basit aslında değil mi?

 

Sing me a song of a lass that is gone,

Say, could that lass be I?

 

Dexter: New Blood - Polisiye, Gizem Dizisi

 

     Tonight's The Night! Durun hemen heyecan yapmayın! Ben yaptım boşunaymış.

 

     Bu tarz diziler benim için hayatın durdur tuşu gibiler. Zihnimi boşaltıp hiçbir şey düşünmek istemediğim zamanlarda bu tarz şeyler izlemeyi seviyorum. Çağımızın hastalığı fazla düşünmek. Teknoloji bize zaman kazandırdıkça doldurulmayan boşluklar baş ağrıları ve depresyon olarak bize geri dönüş sağlıyor. Her şeye de bir teşhisim var ne tatlıyım  Lanet olası uzun süreli hafızam sayesinde kendi kendimi yerin dibine sokabiliyorum bu çok bilmiş kanaatlerimle ilgili. Zamanında kesinlikle siyah dediğim şeylere bakıp;’’miyopsun da kızım, beyaza da siyah denmez be’’ dediğim oluyor. Her neyse yine daldan dala konudan uzaklaşabildiğim kadar uzaklaştım.

 

     Diziye gelirsek; Allah sizi kahretsin emi! Dexter’ın da dediği gibi keşke kasırgada kaybolsaydı. Ya baktınız olmuyor yapmayın bizim hayal gücümüze bari bırakın finali. 10 yıl sonra devam çekip tüyünü diktiler resmen. Yine de özlemişiz biricik sosyopatımızı. Game of Thrones’ta böyle olmuştu. Çıtayı arşa çıkartıp finalde yerin dibine sokuyorlar diziyi. Gelin bizim Türk senaristlerden birkaç şey öğrenin. Öyle finaller yazıyorlar ki insanımız seneidevriye törenleri düzenliyor karakterlere. Bknz Bihter Yöreoğlu, Süleyman Çakır. Haha diziyle ilgili başka söylenecek bir şey yok. 

MAID - Dram Dizisi

 

     Diziyi şimdi bitirdim ve sıcağı sıcağına yazmak istedim. Kadın olmak öylesine zor ki. İster taş devrinde olsun, isterse milenyumda. Aileden başlayıp, kademeli olarak; sosyal çevre ve toplumda artan bir baskıyla büyümek. Yaşamaya çalışmak, birey olabilmek öyle zor ki. Tamda Sefiller’i okurken Fantine’in hayatı, yaşayamamış olduğu hayatı.. Ve onunla aynı yaşta, başka bir zamanda, başka bir yerde aynı sıkıntıları yaşamış Alex. İki bekar anne ve verdikleri mücadele insanı öyle derinden sarsıyor ki. Her kadın hikayesinde, her kadın kendi hayatından bir parça bulur. Ne yazık ki bazılarımız daha azı, bazılarımız daha şiddetlisiyle olsa da hepimiz psikolojik şiddette maruz kalıyoruz. Zamanın bize tek katkısı eskisi gibi susmuyor oluşumuz. Sesimiz her geçen gün daha gür. Her geçen gün daha da bilinçleniyoruz. Başaranlarımızı alkışlamayı, örnek olmayı öğreniyoruz. Mağdurları anlamayı, yardım eli uzatmayı öğreniyoruz. Beni çok etkileyen bir dizi oldu. Artık başarılı, güçlü kadınları izlemek istiyoruz. 

 

UP - Komedi-Drama Animasyon Filmi

      Youtube arkaplanda açıktı, müzik dinliyordum. Cüneyt Ergün’ün Taşıdığım Kadar Varsın şarkısı çıktı rastgele, klibinde de bu filmin görüntüleri vardı. Lisedeyken yine bu klipte görüp merak edip izlemiştim filmi ilk kez. Her izlediğimde farklı bir his bıraktı. Her seferinde çok sevdim insanı pamuk gibi yapan bir film. 2 gün önce tekrar izledim. Şarkının da etkisiyle romantik bir anlam yükleyip izlemeye kalkıştım. Ama izleyince fark ettim ki film romantik değil. Gerçek sevgiyi anlatıyor. Hep hayalini kurduğum bu devirde imkansız olan bir aşk hikayesi var, evet. Ama daha güzeli kadın, adamı öyle güzel seviyor ki; biz seninle harika bir macera yaşadık şimdi ben gittikten sonra sen maceralar yaşamaya devam etmelisin diyebiliyor. Zaten filmde de adamın, kadından sonraki macerasını izliyoruz. Yola çıkış amacı karısının hayalini gerçekleştirmek ama yolda fark ediyor artık yalnız ve karısını, maceraya devam ederek onurlandırabilir. Film o kadar gerçekten uzak bir animasyon ki, o kadar gerçek!  

Anne with an E - Dönem Dizisi

     

     Hepimizin en derin arzusu sevilmek. Birine, bir yere ait olabilmek. Bir daha kırılmaz artık dediğiniz yerden kırıldınız mı hiç? Un ufak ediyor insanı. Tam da bu ruh halindeyken başladım diziye. Şu an ilk sezonunu bitirdim. Hem kendime hem Anne’e ağlayarak izledim ilk sezonu. Tutkulu, heyecanlı, meraklı gerçek anlamda yaşan bir çocuk Anne. Yaşadığı dramatik olaylara ve küçük yaşına rağmen evlat edinildiği eve ve sosyal çevreye adapte olmaya çalışıyor. Çirkin, sıska, yetim, kızıl diye dalga geçen arkadaşları, kötü anılarından kaynaklı yaşadığı sorunlar hepsiyle hayal gücü sayesinde baş edebiliyor. Zeki, çalışkan bir çocuk aynı zamanda. Bu kıvrak zekası ve hayal gücü sayesinden herkes tarafından sevilip kabul ediliyor zaten. Doğar doğmaz yalnız kalan Anne’in sevilmesi, kabul görmesi öyle mutlu ediyor ki insanı anlatamam. Kendi içimdeki iflah olmaz romantizmin, saflık derecesindeki yersiz güvenimin bir yansıması gibiydi Anne, o yüzden de çok sevdim sanırım onu. 

 

     Sürekli ağlamadım bu arada  Dizinin geçtiği kasaba olağanüstü bir yer. Doğasına, o döneme, o çiftliğe aşık olmamak mümkün değil. İzlerken durmadan n’olur beni buraya ışınlayın n’oluur diyerek izledim. Orada 200 yaşına kadar yaşayabilirim sanırım. Alın beni, Green Gables’a bırakın pls. Bu konuyu Macide’yle -kendisi yeni arabam- konuşmam lazım gerçi Green Gables’ı geçtim, gün doğarken güneye doğru baş başa yola çıkmaya da tamamım ben. Anne birinci sezonun sonunda özgür ve bağımsız bir kadın olma fikrinden cayıyor gibiydi ama izleyip göreceğiz. Yapma Anne, yanarsın!  kamyon arkası yazısına benzeyen çağrımla yazı bitti iyi günler.

 

     2. ve 3. Sezonu da izledikten sonra eklemek istediğim birkaç şey daha oldu. 19 yy sonralarında geçen bir dönem dizi olmasına rağmen kadın hakları ve insan hakları konusundaki mesajları çok iyiydi. Dizinin atmosferi, karakterlerin samimiyeti harikaydı gerçekten. Sadece son sezonda yılan hikayesine dönen mektup meselesi bizim yaz dizilerini aratır kıvamdaydı. Yine de çok beğendiğim diziler arasında yerini aldı kendisi 